Yırtılmış dudak zarları, ağlamamak için ısırdığı için.
Uykusuzluktan çökük ve bitik izlerken hayatı,
Lanetli bir yatakta dönüp durur bedeni.
Ne bir nefes çekebilir odada, ne de izleyebilir duvarları.
Sen kokan havası, sana bürünen duvarları,
Sıkıca saran yorganı, başını okşayan yastıklarıyla, sen dolu bir kutuya hapsetti kendini.
Üzgün değil sarhoş adam kendine,
Zaman alacaktı, çünkü fazla alışmıştı minik kadınına.
Kendisini başka evlerin kadınlarına bıraktı bile.
Evin yolunu unutmak, sırf uyumamak için yatağında, sarhoş oldu.
Bu kadar kısa sürede, bir çok kadına dokundu, her biriyle sevişirken seni hayal etti.
Özledi ve iç çekti.
İtti üzerinden kadınları, kimi nefret ettiğini söyleyip seni hatırlattı.
Kimi dönüp arkasını uyudu.
Günler gelir, günler geçer; insanlar gibi her biri farklı kıyafet giyer.
Kiminin kokusu bildiğin o küspe kokusu gibidir,
Kiminin kokusu onda kalmadığın akşamlar yastıklarına sıktığı sen gibi.
Çıkmayacak artık karşına,
Emin ol özlüyor ve ağlamamak için daha da parçalayacak dudaklarını.
Sıkmamak için dudaklarını küfürler edecek söz veriyor, sen duymayacaksın.
Ve minik hiç unutma bu adam sana "sevgi bir gün biter ama değerin hep aynı bende" derken bu günlerden bahsediyordu.
30 Aralık 2015 Çarşamba
8 Eylül 2015 Salı
Başlangıç: Kasık Biti
Yerli yersiz kusmak düşünceleri,
Ellerine döker sevdiğinin hislerini.
Parçalar o kadar keskindir ki, kapanmayan yarıklar açar.
Dudaklarından bir parça alır gider her bir kelime.
Sevgini zehirler, fikirlerini öldürür.
Hayallerini suya sokup boğar!
Ona verdiğin kalbi yere düşürür ve paramparça oluşunu izlersin.
Kimseye hesap soramazsın çünkü;
Ellerinde koca yarıklar, fikirleri ölmüş, kusmuk kokulu, kalpsiz bir adamsındır.
Yine en yalnız günlerimden biri, yatağımın sağ tarafı ölü bir beden gibi soğuk ve hissiz.
Gecenin en sert saati ve kafam hepinizinkinden daha güzel.
İnsanlardan bahsetmek üzereyken, yine kendimden bahsettim.
Üzgünüm ama size ve sizin gibilere kurabilecek pek fazla cümlem yok.
Hayatınızda sizi değerli kılan her şeye küfür edebilirim.
Benden daha değerli olduğunuzu düşündüğüm için değil,
O sizi değerli hissettiren hislerinde bir gün size dönüp ağız dolusu küfür edeceğini düşündüğüm için.
Bu dediğim şey umarım sizin hayatınızda sadece benim düşüncem olarak kalır ama maalesef dostlar, bu hayatta istediğiniz çoğu şey önce size uygun mu anlamak için içinize girer.
Beyninize ulaşır,
Ruhunuzu emmeye başlar,
Diğer hislerden daha üstün olur,
Sizi kendisine bağımlı eder,
Ve korktuğunuzu hissettiği an en büyük yaraları bırakıp gider.
Artık eskisi kadar rahat oturamaz, yemek yiyemez ve yaşamaktan zevk almaz bir duruma gelirsiniz.
Çünkü yalnızsınızdır.
Kendinizi anlatacak güvenilir bir şey bulmak artık daha zor ve yorucudur.
Bir bakmışsınızdır makarna ile en sıkı dostluğu kurmuşsunuzdur.
Tıpkı benim de Jack ile kurduğum dostluk gibi.
Bazı şeyleri değiştiremez ve izlerle yaşamaya alışmak zorunda kalırız.
Giden şeyleri geri getiremez ve yenilerini aramakta çokta geç kalmayız. Bulunduğunuz yer her zaman doğru yerdir diye bir şey söz konusu olamaz. Belki saatler, günler, haftalar geçecektir ve bir gün kendinizi tamamladığınızı hissedip yola devam edeceksiniz.
Kendimi ezik bir ihtiyarın kasık biti gibi hissetmeyi bırakalı neredeyse bir kaç yıl oluyor.
Sizinde böyle bir döneminiz olacak ve o kasığa yapışıp ihtiyarın kanı hoşunuza gelene kadar emeceksiniz.
Kendinizi tamamladığınızda diyeceğiniz şey:
"Hiçbirimiz mükemmel değiliz ama ben mükemmelim."
7 Eylül 2015 Pazartesi
Kıyamet Günü
En saçma şarkıları dinlerken dumanında boğulmak üzereyken adi puronun, kendime geldim.
Büyük bir balgam söküp attım, beraberinde en sürtük düşünceleri götürdü parkelerin üzerine ve hepsini görebiliyordum birbirlerini düzerken.
Bir düşüncenin sürtük olması için öncelikle bakireliğini bırakmış olması gerekir ve bende bakireliğini yitirmiş çok fazla düşünce var dostum.
Düşüncelerimi savunan o kadar çok kötülük varken kıyamet gününde bile ayakta kalıyorum.
Mesela ben kıyamet gününü hayal ettiğim zaman kendimi 6 katlı bir binanın tepesinde çıplak bir şekilde elimden düşürmediğim viski şişesini sıkıca kavramış ve ağzımda sigaramla, zebanilere küfür edip tükürürken görüyorum.
Sonra o zebanilerden biri yanıma gelip, benimle diğer zebanilere küfür etmeye başlıyor.
Ve iki, üç, dört demişken zebaniler benimle birlikte insanoğluna en büyük küfürleri savuruyor.
İnsanoğlu yok oluyor, dünya ters dönerken bende dönüyorum. Ama bu dönmelere bazı yatıştırıcılar sayesinde alışığım.
Büyük bir yokluğa düşmek ne demektir bu hikayenin sonunda anlıyorum.
Kıyamet günü denilen şey insanoğlunun birbirini becermekten sıkıldığı zamana verilen genel bir isim. Yoksa bahsedilen hurafelerle zamanımı harcayamam inandığımdan şaşmayan yaşlı ruhlu bir budalayım evet!
Ne yazık ki bu hikaye bana hep ölümü hatırlatıyor ve sarhoş kelimelerle yine ölümden bahsedeceğim diye korkarken, aslında ölümden sırf bu leş hayatı kaybedeceğim için korktuğumu fark ettim.
İstediğim zaman içip, istediğim zaman düzüşmekten bahsediyorum! Kim bunları bırakıp bakir bir kıçı öldükten sonra böceklere ve sürüngenlere bırakmak ister ki? Aklıma geldikçe ölmekten tiksiniyorum.
Sizden de tiksiniyorum, küçük yalanlarla dolu hayatlarınızdan.
Kendimden de tiksiniyorum, kusmak istediğim halde tuttuğum sürtük düşünceler için.
Bir gün hepimiz kıçlarımızı o sürüngenlere emanet edeceğiz ve emin olun bizden daha iyi kollayacaklardır.
Büyük bir balgam söküp attım, beraberinde en sürtük düşünceleri götürdü parkelerin üzerine ve hepsini görebiliyordum birbirlerini düzerken.
Bir düşüncenin sürtük olması için öncelikle bakireliğini bırakmış olması gerekir ve bende bakireliğini yitirmiş çok fazla düşünce var dostum.
Düşüncelerimi savunan o kadar çok kötülük varken kıyamet gününde bile ayakta kalıyorum.
Mesela ben kıyamet gününü hayal ettiğim zaman kendimi 6 katlı bir binanın tepesinde çıplak bir şekilde elimden düşürmediğim viski şişesini sıkıca kavramış ve ağzımda sigaramla, zebanilere küfür edip tükürürken görüyorum.
Sonra o zebanilerden biri yanıma gelip, benimle diğer zebanilere küfür etmeye başlıyor.
Ve iki, üç, dört demişken zebaniler benimle birlikte insanoğluna en büyük küfürleri savuruyor.
İnsanoğlu yok oluyor, dünya ters dönerken bende dönüyorum. Ama bu dönmelere bazı yatıştırıcılar sayesinde alışığım.
Büyük bir yokluğa düşmek ne demektir bu hikayenin sonunda anlıyorum.
Kıyamet günü denilen şey insanoğlunun birbirini becermekten sıkıldığı zamana verilen genel bir isim. Yoksa bahsedilen hurafelerle zamanımı harcayamam inandığımdan şaşmayan yaşlı ruhlu bir budalayım evet!
Ne yazık ki bu hikaye bana hep ölümü hatırlatıyor ve sarhoş kelimelerle yine ölümden bahsedeceğim diye korkarken, aslında ölümden sırf bu leş hayatı kaybedeceğim için korktuğumu fark ettim.
İstediğim zaman içip, istediğim zaman düzüşmekten bahsediyorum! Kim bunları bırakıp bakir bir kıçı öldükten sonra böceklere ve sürüngenlere bırakmak ister ki? Aklıma geldikçe ölmekten tiksiniyorum.
Sizden de tiksiniyorum, küçük yalanlarla dolu hayatlarınızdan.
Kendimden de tiksiniyorum, kusmak istediğim halde tuttuğum sürtük düşünceler için.
Bir gün hepimiz kıçlarımızı o sürüngenlere emanet edeceğiz ve emin olun bizden daha iyi kollayacaklardır.
3 Ağustos 2015 Pazartesi
Sarhoş ve minik bir kadın.
En soğuk yudumu aldım zenci bir bira şişesinden.
Hiç sevmediğim kadar etli kalçaları gözüme sokarcasına kıvırıyordu. Üşendim ama yinede kalkıp bir bardak almak istedim. Gidemezdim bu gece kapının diğer tarafında bana aşık olduğunu iddia eden bir kadın sesi varken.
Parfümü ve sönmeyen sigara kokusu kaplamıştı geceyi.
En küçük odasında yazmaya başlarken evin sevgiye boğulduğumu hissediyordum.
Kapının öbür tarafında bana aşık olduğunu haykıran minik bir kadın.
Güzel kalçalara sahip ve göğüsleri sevilecek boyutlarda.
Beli bir viyola oyuğu gibi kavranası, fazlasıyla ateşli ve ıslak dudakları olan minik bir kadın.
İlk defa bu gece korktuğumu hissettirdi bana, ağız dolusu "seni seviyorum" cümlesine alışık olmayan bedenim fazlasıyla güçsüz ve karşılıksız kalıyordu.
Hislerimi sorgularken bile korktum "Ya fazlasıyla aşıksam?". Kendime yalan söylemekte ustalaşmıştım.
İnsanları kandırmak bu yüzden kolaydı benim için.
Bir kaç hafta önce tanıştığım bu kadında hislerime hakim olamamak beni yoruyordu.
Çünkü diğerleri gibi gülmüyordu.
Diğerleri gibi kızmıyordu.
Küfür ederken bile titriyordu sesi.
Sevişirken zevk için değil, beni istediği için içindeydim.
Göz yaşlarını ve küfürlerini bana nefretle değil sevgiyle yansıtıyordu.
İlk sevgiyle atılan tokadı hissettiğim an yıkıldım. Bir saat önce.
Gitmesini daha öncede söylemiştim.
Gitmedi, gidemedim, bırakamadım.
Yine açtığımda o kapıyı, göz yaşlarıyla boğulmuş bir kalp göreceğim.
Dudaklarıyla hissetmek için boynuma atlayacak ve deliler gibi öpüşüp en uzun seksi yaşayacağız.
Uzak durmak istedikçe daha da içinde buluyordum kendimi,
Severken sarhoş ediyordu beni.
Unutmak ve hatırlamamak için içilen alkolün hiç etki etmemesi boktan hissettirse de, bir öpücüğü ile arındırıyordu beni tüm korkulardan.
Benim için yaşarcasına seviyordu beni
Korkularım bu kadar yoğunken ne kadar sevebilirim seni bilmiyorum minik kadın.
Gözlerinde kaybolduğumu görüyorum, bakamam!
Dudaklarında ıslanırken bedenim, kaçamam senden.
Sevginle sarhoş edersen beni, ayılamam sabahları.
Alıştırma beni kendine, bırak gideyim.
Hiç sevmediğim kadar etli kalçaları gözüme sokarcasına kıvırıyordu. Üşendim ama yinede kalkıp bir bardak almak istedim. Gidemezdim bu gece kapının diğer tarafında bana aşık olduğunu iddia eden bir kadın sesi varken.
Parfümü ve sönmeyen sigara kokusu kaplamıştı geceyi.
En küçük odasında yazmaya başlarken evin sevgiye boğulduğumu hissediyordum.
Kapının öbür tarafında bana aşık olduğunu haykıran minik bir kadın.
Güzel kalçalara sahip ve göğüsleri sevilecek boyutlarda.
Beli bir viyola oyuğu gibi kavranası, fazlasıyla ateşli ve ıslak dudakları olan minik bir kadın.
İlk defa bu gece korktuğumu hissettirdi bana, ağız dolusu "seni seviyorum" cümlesine alışık olmayan bedenim fazlasıyla güçsüz ve karşılıksız kalıyordu.
Hislerimi sorgularken bile korktum "Ya fazlasıyla aşıksam?". Kendime yalan söylemekte ustalaşmıştım.
İnsanları kandırmak bu yüzden kolaydı benim için.
Bir kaç hafta önce tanıştığım bu kadında hislerime hakim olamamak beni yoruyordu.
Çünkü diğerleri gibi gülmüyordu.
Diğerleri gibi kızmıyordu.
Küfür ederken bile titriyordu sesi.
Sevişirken zevk için değil, beni istediği için içindeydim.
Göz yaşlarını ve küfürlerini bana nefretle değil sevgiyle yansıtıyordu.
İlk sevgiyle atılan tokadı hissettiğim an yıkıldım. Bir saat önce.
Gitmesini daha öncede söylemiştim.
Gitmedi, gidemedim, bırakamadım.
Yine açtığımda o kapıyı, göz yaşlarıyla boğulmuş bir kalp göreceğim.
Dudaklarıyla hissetmek için boynuma atlayacak ve deliler gibi öpüşüp en uzun seksi yaşayacağız.
Uzak durmak istedikçe daha da içinde buluyordum kendimi,
Severken sarhoş ediyordu beni.
Unutmak ve hatırlamamak için içilen alkolün hiç etki etmemesi boktan hissettirse de, bir öpücüğü ile arındırıyordu beni tüm korkulardan.
Benim için yaşarcasına seviyordu beni
Korkularım bu kadar yoğunken ne kadar sevebilirim seni bilmiyorum minik kadın.
Gözlerinde kaybolduğumu görüyorum, bakamam!
Dudaklarında ıslanırken bedenim, kaçamam senden.
Sevginle sarhoş edersen beni, ayılamam sabahları.
Alıştırma beni kendine, bırak gideyim.
12 Nisan 2015 Pazar
Karanlıkta bulamadıklarımız
Bir bar taburesi üzerinde uyanıp dudaklarımdaki kuruluğu yaladıktan sonra yıpranmış ceketimin cebinden çıkarttığım CHE marka ucuz ama şık görünen purolarımdan bir dal alıp dudaklarım arasına yerleştirdim.
Sikilmişliğe bir duman daha çakıyordum hepiniz adına.Üzerimde şekerli bir kadın kokusu diğerleri kadar mide bulandırmıyor ama burnumu kullanmamam için yeterli.Yelkovan ile akrep misyoner pozisyonunda sabahın beşini gösteriyor.Mekan sahibi tanıdık olmasının avantajlarını kullanarak bir şişe yolluk Jack yapıp eve geçtim.Bardan beri yanımda sadece konuştuğunu bildiğim ama tek bir kelimesini bile dinlemediğim hatun yatağıma uzanıp uyumak istediğini söyleyince üzerimdekilerden kurtulup yazmaya başladım.
-Saat: 06.36-
Karanlık,
Donduran bir soğuk eşliğinde en iyi hissettiğim yer.
Kimi çocukların yalnızlıklarını paylaşıp, ağlama duvarlarına kahkaha attığı.
Kimilerinin pembe duvarlara karşı ağlayarak haykırdığı sonsuzluk.
Beynimde kaybetmiş tüm insanları başka galaksilere gönderebilecek büyüklükte bir kara delikle yaşıyorum.
Yol göstericimiz belli eğer yolu kaybedersem tek yaptığım Jack'e seslenmek.
"Jackie boy! Bir duble daha adamım."
Gittiğimiz yerde yalnız olabiliyoruz.
İstediğimiz bedenler yanımızda olamayabiliyor.
Onları andıran ama onlar gibi kokmayan binlerce bedenden yararlanıyoruz.
Her bir kadında veya adamda bir parça onu görüp puzzle tamamlar gibi onları hayatımızda tutuyoruz.
Veya temizleyemiyoruz.
Kötü veya iyi. Bir şeyler yapmak için çabalıyoruz sadece.
Binlerce kilometre ötemizde olduğunu bilsek de gökyüzüne bakıp ona haykırmak istiyoruz!
Yapamıyoruz, her başarısızlığımızda biraz daha ölüyoruz.
Tutamıyoruz dudaklarımızı başka dudaklarda onu arıyoruz.
Sessiz ve nefessiz.
Ölümden daha soğuk dokunuşlarla.
Şiirler ve hikayeler eşliğinde alkolle temizliyoruz anıları vücudumuzdan.
Sikilmişliğe bir duman daha çakıyordum hepiniz adına.Üzerimde şekerli bir kadın kokusu diğerleri kadar mide bulandırmıyor ama burnumu kullanmamam için yeterli.Yelkovan ile akrep misyoner pozisyonunda sabahın beşini gösteriyor.Mekan sahibi tanıdık olmasının avantajlarını kullanarak bir şişe yolluk Jack yapıp eve geçtim.Bardan beri yanımda sadece konuştuğunu bildiğim ama tek bir kelimesini bile dinlemediğim hatun yatağıma uzanıp uyumak istediğini söyleyince üzerimdekilerden kurtulup yazmaya başladım.
-Saat: 06.36-
Karanlık,
Donduran bir soğuk eşliğinde en iyi hissettiğim yer.
Kimi çocukların yalnızlıklarını paylaşıp, ağlama duvarlarına kahkaha attığı.
Kimilerinin pembe duvarlara karşı ağlayarak haykırdığı sonsuzluk.
Beynimde kaybetmiş tüm insanları başka galaksilere gönderebilecek büyüklükte bir kara delikle yaşıyorum.
Yol göstericimiz belli eğer yolu kaybedersem tek yaptığım Jack'e seslenmek.
"Jackie boy! Bir duble daha adamım."
Gittiğimiz yerde yalnız olabiliyoruz.
İstediğimiz bedenler yanımızda olamayabiliyor.
Onları andıran ama onlar gibi kokmayan binlerce bedenden yararlanıyoruz.
Her bir kadında veya adamda bir parça onu görüp puzzle tamamlar gibi onları hayatımızda tutuyoruz.
Veya temizleyemiyoruz.
Kötü veya iyi. Bir şeyler yapmak için çabalıyoruz sadece.
Binlerce kilometre ötemizde olduğunu bilsek de gökyüzüne bakıp ona haykırmak istiyoruz!
Yapamıyoruz, her başarısızlığımızda biraz daha ölüyoruz.
Tutamıyoruz dudaklarımızı başka dudaklarda onu arıyoruz.
Sessiz ve nefessiz.
Ölümden daha soğuk dokunuşlarla.
Şiirler ve hikayeler eşliğinde alkolle temizliyoruz anıları vücudumuzdan.
5 Nisan 2015 Pazar
Hayatta kalacak kadar içiyorum.
Her zamankinden daha ayık uyanmadım bu sabahta. Baş ucumda duran saçma ve sıkıcı saate bakıp derin bir nefes aldım, yatağıma beni bırakması için bağırdım ve ağız dolusu küfürlerle rutin sabah işlerimi halledip sıcaktan genleşmiş götümü soğuk mutfak sandalyesine koydum, ilk sabah kahvesiyle kafamı açmaya çalışıyordum.
Telefonumda dün sevişmemizin ortasında terk ettiğim kadından gelmiş küfürlü mesajlar bana bakarken düşündüğüm tek şey bu akşam için yeterli viski olup olmadığıydı.
Çok fazla içmem sadece gerektiği kadar, yani hayatta kalabilecek kadar içiyorum.
Kelimeleri dökmek için sarhoş etmem gerekiyor, seksi reddedip evleneceğim adamı bekliyorum diyen bir kadının seks yapması için ne kadar alkol gerekiyorsa aynen o kadar kullanıyorum.
Gün o kadar hızlı aktı ki hatırlayabildiklerim bir kaç kelimeden fazla değil.
Alkolden uyuşmuş dudaklarım artık konuşmuyordu.
Son 20 yıldır gereğinden fazla konuşmuştum, belki de artık susma zamanım gelmişti.
Bu gece dans ediyor kelimeler benimle, hayalini kurduğum striptizciler etrafımda muamele çekerken parmaklarıma boşalırcasına yazıyorum.
Telefonumda dün sevişmemizin ortasında terk ettiğim kadından gelmiş küfürlü mesajlar bana bakarken düşündüğüm tek şey bu akşam için yeterli viski olup olmadığıydı.
Çok fazla içmem sadece gerektiği kadar, yani hayatta kalabilecek kadar içiyorum.
Kelimeleri dökmek için sarhoş etmem gerekiyor, seksi reddedip evleneceğim adamı bekliyorum diyen bir kadının seks yapması için ne kadar alkol gerekiyorsa aynen o kadar kullanıyorum.
Gün o kadar hızlı aktı ki hatırlayabildiklerim bir kaç kelimeden fazla değil.
Alkolden uyuşmuş dudaklarım artık konuşmuyordu.
Son 20 yıldır gereğinden fazla konuşmuştum, belki de artık susma zamanım gelmişti.
Bu gece dans ediyor kelimeler benimle, hayalini kurduğum striptizciler etrafımda muamele çekerken parmaklarıma boşalırcasına yazıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)