Bir bar taburesi üzerinde uyanıp dudaklarımdaki kuruluğu yaladıktan sonra yıpranmış ceketimin cebinden çıkarttığım CHE marka ucuz ama şık görünen purolarımdan bir dal alıp dudaklarım arasına yerleştirdim.
Sikilmişliğe bir duman daha çakıyordum hepiniz adına.Üzerimde şekerli bir kadın kokusu diğerleri kadar mide bulandırmıyor ama burnumu kullanmamam için yeterli.Yelkovan ile akrep misyoner pozisyonunda sabahın beşini gösteriyor.Mekan sahibi tanıdık olmasının avantajlarını kullanarak bir şişe yolluk Jack yapıp eve geçtim.Bardan beri yanımda sadece konuştuğunu bildiğim ama tek bir kelimesini bile dinlemediğim hatun yatağıma uzanıp uyumak istediğini söyleyince üzerimdekilerden kurtulup yazmaya başladım.
-Saat: 06.36-
Karanlık,
Donduran bir soğuk eşliğinde en iyi hissettiğim yer.
Kimi çocukların yalnızlıklarını paylaşıp, ağlama duvarlarına kahkaha attığı.
Kimilerinin pembe duvarlara karşı ağlayarak haykırdığı sonsuzluk.
Beynimde kaybetmiş tüm insanları başka galaksilere gönderebilecek büyüklükte bir kara delikle yaşıyorum.
Yol göstericimiz belli eğer yolu kaybedersem tek yaptığım Jack'e seslenmek.
"Jackie boy! Bir duble daha adamım."
Gittiğimiz yerde yalnız olabiliyoruz.
İstediğimiz bedenler yanımızda olamayabiliyor.
Onları andıran ama onlar gibi kokmayan binlerce bedenden yararlanıyoruz.
Her bir kadında veya adamda bir parça onu görüp puzzle tamamlar gibi onları hayatımızda tutuyoruz.
Veya temizleyemiyoruz.
Kötü veya iyi. Bir şeyler yapmak için çabalıyoruz sadece.
Binlerce kilometre ötemizde olduğunu bilsek de gökyüzüne bakıp ona haykırmak istiyoruz!
Yapamıyoruz, her başarısızlığımızda biraz daha ölüyoruz.
Tutamıyoruz dudaklarımızı başka dudaklarda onu arıyoruz.
Sessiz ve nefessiz.
Ölümden daha soğuk dokunuşlarla.
Şiirler ve hikayeler eşliğinde alkolle temizliyoruz anıları vücudumuzdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder